Hava Harp Okulu

Türk Hava Kuvvetleri Tarihinde Hava Okulu ve Harp Okuluna Geçiş Süreci


Öz
Türk havacılığı askerî gerekçelerle başlamış ve 1 Haziran 1911 tarihinde kurulan Tayyare Komisyonu, Osmanlı askerî havacılığının kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir. Havacılık teşkilatının kuruluş gerekçeleri arasında; pilot yetiştirilmesi, uçak temini, hava okulu açılması, muharip birliklerin teşkili, mümkünse uçakların millî imkânlarla imalatı yer almaktadır. Takiben ise hava savunma sistemi, meteoroloji, rasıt yetiştirilmesi, makinist ve teknik eleman temini önemli hale gelmiştir. Türk havacılığı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son savaşlarının külleri üzerinde doğmuş ve şekillenmiştir. İngilizlerin ve Fransızların işgali sonrasında Osmanlı havacıları, Maltepe’ye taşınmışlar ve buradan da peyderpey Anadolu’ya geçmişlerdir. Bu süreçte Millî Mücadele’ye karşı tayyareciler kullanılmak istenmiştir. Havacılar Damat Ferit Paşa’nın bu talebine olumlu cevap vermişler, gerçekte ise Anadolu’ya geçerek millî kuvvetlere katılmayı planlamışlardır. Planları Başbakanlık tarafından öğrenildiğinden havacıların Kuva-yı İnzibatiye bünyesine alınmasından vazgeçilmiştir. Millî Mücadele yıllarında Hava Okulu Eskişehir’de kurulmuştur. Takiben Adana ve Konya’ya daha sonra yeniden Adana’ya taşınmıştır. Anadolu’da dört yıl süresince işgal ve katliam yapan Yunanların denize dökülmesi ile Hava Okulu da İzmir’e taşınmış, 1925’te yeniden Eskişehir’e taşınmıştır. İkinci Dünya Savaşı öncesinde pilot olmak için alınan eğitim, liseden sonra 6 yıldır. Hava Okulu 1929’da akademik eğitim veren bir yapı haline gelmiştir. 01 Ekim 1951 tarihinde ise Eskişehir’de Hava Harp Okulu açılmıştır. Jet uçaklarına da geçilmesi ile ortamın aşırı gürültülü olması ve akademik ortamın zenginleştirilmesi ihtiyacı ile Hava Harp Okulu, 1954’te İzmir’e taşınmıştır. Burada eğitim yeniden yapılandırılmış ve kalite yükseltilmiştir. Takiben Hava Harp Okulu 1967 yılında, Türk havacılığının doğduğu yer olan Yeşilköy’e 47 yıl sonra yeniden taşınmıştır. Yeşilköy Türk havacılığının kuruluş mekânıdır. İlk hava birliği burada teşekkül etmiş, hava ve deniz hava okulu burada faaliyete başlamış, savaşlarda merkez olma vasfını korumuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Lozan Antlaşmasından kaynaklanan bir durağanlık söz konusu olmuşsa da kısa zamanda Yeşilköy önemini korumuştur. Makinist Okulu’nu takiben, yine eğitim maksatlı olarak önemli görevler üstlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında alınan uçakların monte edilmesine de burada devam edilmiştir. İstanbul’da akademik çeşitlilik ve zengin kültür mirası ile oldukça verimli bir dönem başlamıştır. 1990 yılında başlatılan girişimle Hava Harp Okulu 2000 yılında lisans seviyesinde eğitim veren bir üniversite haline getirilmiştir. Günümüzde; yıllık 90 civarında sivil öğretim üyesi, 50 civarında asker öğretim görevlisi ile eğitimini sürdürmektedir. Öğrenci Alay Komutanlığı ise Yalova’da bulunan kampı ile tatbikî eğitim alanında faaliyetini sürdürmekte, ayrıca yıl içerisinde de askerî eğitim ve duyuşsal alan eğitimi ile harbiyelilerin kişilik gelişimine katkı sağlamaktadır. 103 yıla varan geçmişi ile yaklaşık 16.000 subayı mezun eden Hava Harp Okulu Türk semalarının korunmasını sağlayan kadroyu yetiştirmektedir. Diğer taraftan Hava Harp Okulu hemen her tip savaş uçağında pilot olarak uçan kadın subayların da yetiştiği ve kendine yer bulduğu özel bir yere sahiptir.

Türk Havacılığın Kuruluşu:
Uçağın ilk uçuşundan 6 yıl gibi kısa bir süre sonra, 1909 yılında, İstanbul semalarında da uçaklar uçmaya başlamıştır. Osmanlı yönetimi havacılığa sporculuk alanında yapılan tanıtımlar vesilesiyle ilk defa tanıklık etmişse de askeri amaca yönelik bir gelişme olarak bakmış ve buna yönelik olarak da hazırlanan ilk raporda güçlü vurguda bulunmuştur. Zira 20 Aralık 1909 tarihli raporda Yüzbaşılar Hüseyin hüsnü ve Cemil ile Binbaşı İzzet’inin raporunda; “…Ordu için bu nevi tayyarelerin şimdiden tedariki akla gelmezse de, bir gün gelip de bunların meydan muharebelerinde ifayı hizmet edebilmeleri müstebat değildir. Ordumuzun müstakbelen bu aletten edeceği istifade için mesaiyi milliyenin yardımı da iltizam olunursa, milleti Osmaniye’yi bu yolda mesaye ve fedakârlıklara sevk etmek hükümetin bir borcudur.”1 İfadeleri yer almaktadır. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu havacılık alanında yaşanan gelişmeleri yakından takip etmiş ve gelişmiş ülkelerin pek çoğundan önce havacılığı ordu teşkilatına almıştır. Meşrutiyet dönemi, Osmanlı İmparatorluğunun yapısında köklü değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Maliye ve ekonomi bozuk, ordunun teçhizatı eksik, eğitim yetersiz, donanma zayıf durumdaydı. Balkanlardaki Türk soyundan gelmeyen Osmanlı vatandaşlarının sabote eden bir grup meşruti sistemi bağımsızlığa giden bir yol olarak görmeye başlamış ve idareye karşı kısa zamanda reaksiyonel eylemlere başlamışlardır.  Şüphesiz burada en önemli soru havada ilerleyen bu sistemlerin kontrol edilemez hale gelmeleri ve ülkelerin derinliklerine ulaşmaları halinde ne gibi tedbirlerin alınacağı sorusudur. Batılı ordular da bundan endişe duymuşlar ve kısa sürede havacılığı askerî teşkilatın bir parçası haline getirmişlerdir. Her ne kadar balon kültürünün bir 150 yıllık geçmişi3 varsa da uçak, sürat ve kontrolünün zor olacağı ayırt ediciliği ile kısa zamanda gücünü ortaya koymuştur. Havacılık kısa sürede Avrupa’da ve Amerika’da büyük gelişme göstermiş ve Avrupa’da onlarca uçak fabrikası kurulmuştur. Uçak ilk uçuşundan altı yıl gibi bir süre sonra İstanbul semalarında da uçmaya başlamıştır. 1909 yılında Baron De Catters (Voisin isimli tayyaresiyle gelir) ve Bleriot isimli girişimci de kendi ismiyle anılan tayyaresi ile gösteri uçuşları yapmışlardır4 . Barbout da balon ile aynı yıl içinde İstanbul ve İzmir’de tanıtım yapmıştır. Nitekim bu iki uçuş sonrası Türk ordusundan bir heyetin hazırladığı 20 Aralık 1909 tarihli raporda bazı hususlara değinilmiştir. Komisyonun üzerinde durduğu hususlardan bazıları;
a) Uçakların gelecekteki gelişmesinin nereye varacağını şimdiden kestirmek mümkün değildir. Yakın zamanda insanların emniyetle havada dolaşabilecekleri katidir,
b) Yeni buluşun yakın zamanda askerî amaçla kullanılabileceği uzak değildir,
c) Osmanlı İmparatorluğu’nun da bu yeni gelişmelerden uzak durmaması ve ordunun yakın zamanda istifadesini sağlamak hükümetin bir görevidir,
d) Kaza geçiren Bleriot tipi uçağın masraflarının karşılanmasını,
e) Gösterilerin yurtdışında olduğu gibi halka bir ücret karşılığında izletilmesi,
f) İlk uçan Osmanlıya birkaç bin liralık meblağa yakın ödül vaat edilmesi önerilmiştir. 1910 yılı Türk havacılık tarihi bakımından en önemli yıldır. Bu yıl, havacılığın kurulmasına yönelik zihinsel hazırlığın yaşandığı bir dönemdir. Gerek Trakya Karıştıran mevkiindeki tatbikatta edinilen izlenim gerekse Picardie Manevralarına katılan Osmanlı gözlemci heyeti ile Paris Askeri Ataşeliğinin hazırladıkları raporlarda havacılığın gerekliliğine değinilmiştir.
Bu gelişmeler üzerine 13 Ekim 1910 tarihinde, havacılık alanında ilk olarak pilot yetiştirilmesi için ordulara hazırlık yapmalarını ve havacılığın gerekliliğini anlatan emir verilmiştir. Dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, modernleşmeye önem veren ve bu konuda uzak vadede olabilecek gelişmeleri takdir edecek öngörüsü olan biridir. Havacılıktaki gelişmelere de yakinen ilgi göstermiş ve birtakım seri kararlar almıştır. Bunlar;
a) Havacılıkla Genelkurmay 2. Şubeden, eski seraskerlerden Rıza Paşa’nın oğlu Kurmay Yarbay Süreyya Bey görevlendirilmiştir.
b) Paris’e görevlendirilen Binbaşı Ali Fethi (OKYAR) Bey ile Berlin’e görevlendirilen Binbaşı Enver Bey’den bulundukları ülkelerdeki havacılık alanında meydana gelen gelişmeleri incelemeleri görevleri verilmiştir. Özellikle Fethi Bey’in raporu bir an evvel harekete geçilmesi konusunda ihtarla doludur.
c) Ordulara daha evvel gönderilen emirler doğrultusunda, pilot seçimine yönelik çalışmalar hızlandırılmıştır. İlk plan iki subayın pilotaj eğitimi için Almanya ve Fransa’ya eğitime gönderilmesidir. İlk 2 pilot adayı olarak Tğm. Yusuf Kenan ile Yzb. Fesa Bey seçilmiştir. Zamanla 50-60 subayın yurtdışına pilotaj eğitimine gönderilmeleri ve Osmanlı askerî havacılığının bir an evvel kuruluşunun hızlandırılması hedeflenmiştir.
d) Askerî Ataşeler vasıtasıyla havacılık dokümanlarının alınması ve incelenmesi sonrasında havacılığın bir subay marifetiyle yürütülmeyecek kadar önemli olduğu anlaşılmıştır. Kurmay Yarbay Süreyya Bey’in sorumlu olduğu birime kendisi dâhil dört subay daha verilerek Harbiye Nezareti “Fen Kıtaları Müstahkem Mevkiler Genel Müfettişliği 2’nci Şubesi’ne bağlı havacılığın ilk resmi teşkilatı “Tayyare Komisyonu” ortaya çıkmıştır Süreyya İlmen Türkiye’de Tayyarecilik ve Balonculuk Tarihi isimli eserinde konuya ilişkin olarak; “Erkanıharbiyei Umumiye İkinci Şubesine memur benim gibi bir zabit tarafından ifası kabul olmayacağından ve bu gibi işlerle de Erkanıharbiyei Umumiye Dairesi edemeyeceğinden tayyarecilik işleri ile meşgul olmak üzere Kıtaatıfenniye Müfettişi Umumiliğine merbut bir komisyon teşkilini teklif ettim. Bu teklifim de kabul edildi. Kıtaatıfenniye Şubesinde yine benim riyasetim Mevkii Müstahkem Müfettişi Umumiliğinin İkinci Şubesini teşkil eden Kıtaatıfenniye Şubesinde yine benim riyasetim altında bir komisyon teşkili tensip edildi. Bu komisyonda Kıtaatıfenniye Şubesi reisi İstihkâm Kaymakamı Refik, İstihkâm Binbaşılarından Mehmet Ali ve Zeki beylerle teşriki mesaiye başladık.” İfadelerine yer vermektedir.
Havacılık eğitiminin, o güne kadar alınan teknik eğitimlere göre oldukça pahalı bir eğitim olması önemli bir problem olarak ortaya çıkmıştır. Pilot eğitimine tefrik edilen subayların masrafları ve kırım yaptıkları uçakların masraflarının da şartnameye göre devlet tarafından ödenme zorunluluğu, ordu içinde tepkilere neden olur. O güne kadar askerin mâlî ihtiyacında bir piyade erinin maliyeti esas alınırken pilot eğitiminin yüklü masrafı tabii olarak şaşırtmış bulunuyordu. Bu nedenle pilotaj eğitiminin Türkiye’de yapılmasına yönelik girişimler başlatılmıştır. Ancak eğitimin verilebilmesi için 50-60 kadar eğitimci pilotun yetiştirilmesi amacıyla yurt dışına pilot gönderilmesine devam edilmiştir. Bu kapsamda İngiltere Bristol Okuluna da pilot adayları gönderilmiştir Hava Okulunun Kuruluşu Süreyya Bey, anılarında birkaç subayın oldukça pahalı olan pilotaj eğitimi alması sonucunda elde birkaç pilottan gayrı bir kazanımın kalmayacağını gördüğünü ve önerisiyle bir hava okulu ve uçak merkezi kurulması çalışmalarına başlanıldığını anlatır. Bu maksatla yer seçimi için büyük araştırmalar yapılırken diğer taraftan da REP Tayyare Fabrikası Müdürü Simone ile görüşmeler yapılmıştır. O yıllarda, 30-40 pilotun yurt dışı eğitim masrafı 20.000 liradır. Oysa aynı para ile okulun masraflarını karşılamanın yanında 15-20 civarında da uçak almak mümkündür. Bir uçağın bedeli 1.000 altındır. Pilot yetiştiğine göre her şartta uçak alınmak zorundadır. Bu öngörüler doğrultusunda bir hava okulunun kurulmasına hız verilmiştir. Dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’nın, okulun Üsküdar tarafında kurulması isteğine rağmen en uygun yer olarak; Yeşilköy’den Safra Köyü’ne giden yol ile İstanbul’dan Küçükçekmece’ye giden yolun kesiştikleri kavşağın kuzey kısmı tespit edilmiştir. Yeşilköy’ün tespitinde ayırt edici farklılıklar şunlar olmuştur; Rüzgârın esiş yönü, arazinin durumu ve demiryoluna yakınlığı belirleyici olmuştur.
Avrupa’nın değişik fabrikalarına gidilerek değişik tipte uçakların incelenmesi neticesinde teşkilatın eksiksiz kurulabilmesinin parasal tutarının 100.000 Frank olacağı ortaya çıkmıştır. Süreyya İlmen yaptığı çalışmada; hangar, daire vesair yapılar için yerli imkânların kullanılacağını, mektep sahasının tesviyesi için 10.000 lira gerektiğini ancak bunun da yerli imkânlar ile yapılabileceğini, tayyare mektebine ait alet ve edevat için cüzi bir meblağın yeterli olacağını belirtmiştir. Daha sonra yapılan düzenlemelerle mektep tesisi için 15.000 lira, yıllık mektep masrafı olarak 5.000 lira ve havacılık teşkilat yapısı için 20.000 lira olmak üzere toplamda 40.000 liraya ihtiyaç olduğu değerlendirilmiştir. Rusya da bu dönemde havacılık alanında bazı öngörülerde bulunmuş ve hava okulu merkezi için 200.000 Frank bütçe ayırmıştır. Bu farklılık ve tarafların ayırdıkları bütçe rakamları Osmanlı İmparatorluğu’nun mali sıkıntı nedeniyle karşılaştığı güçlüğü göstermektedir.
Okulun açılması ile burada pilot, rasıt ve makinist yetiştirilecekti. Burada malzeme ve teçhizatın tamamlanması ile öncelikle ordulara, takiben kolordulara birer tayyare bölüğü verilmesi hedeflenmiştir.Yarbay Süreyya Bey ile Bnb. Mehmet Ali Bey, 7 Mayıs-9 Temmuz 1912 tarihleri arasında Avrupa’da havacılığın durumunu ve son gelişmeleri görmek, gerektiğinde uçak, mühimmat ve teçhizat siparişi vermek üzere bir inceleme gezisine çıkarlar. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, 15 Mayıs 1912 tarihli mektubunda;“… Bir gün evvel önce hava okulunu kurmak ile pilot yetiştirmeye çok şiddetle ihtiyacımız vardır… Şu okulu bir gün önce kurmamıza ve bir gün önce uçak uçurarak, hiç olmazsa kıyılara yakın yerlerde keşif yapabilmemize imkân verecek şekilde hareket ediniz…” talimatını vermekteydi. Burada asıl amaç İtalyanların Osmanlı kıyılarına yönelik yeni çıkarma yapma ihtimaline karşı tedbir almaktır.
Harbiye Nazırı’nın vermiş olduğu direktif sonrası Süreyya Bey, REP, Harlan ve Bristol uçak fabrikalarından uçak siparişleri vererek sözleşme yaptığı Alman ve Fransız personel ile İstanbul’a gelir. Osmanlı ordusunun daha önce gelen deperdussin tipi uçaklar ile toplamda 8 uçağı bulunuyordu. Yeşilköy Hava Okulu’nda, 8 Haziran 1912 tarihinde uçuş faaliyeti başlamıştır. Bu arada eğitimini tamamlayan Türk subayları da Yeşilköy’e gelmiş bulunuyordu.
Yeşilköy Hava Okulu’nun resmen faaliyete başlama tarihi 03 Temmuz 1912’dir. Okulun resmî teşkilatının, 25 Eylül 1912 tarihli emirle hava bölükleri teşkilatının düzenlenerek tamamlandığı anlaşılmaktadır.  Okul müdürlüğü, komutanından yazıcı onbaşıya kadar 24 kişilik bir kadroya sahipti. Okulun tamirhane, depo ve muhafız takım komutanlığı da bulunuyordu. Her yıl 3 devre kurs açılması ve her devrede 15-20 subaya pilotaj eğitimi verilmesi ve yıllık 50 ortalama pilotun yetiştirilmesi hedeflenmiştir. Uçakların arıza yapmaya başlaması sonrasında makinist yetiştirilmesi için de Osmanlı Deniz Kuvvetlerine mensup subaylar, kuruluş aşamasında olan askerî hava gücüne makinist olarak alınmaya başlanmıştır.
Seçilen adayların sağlık durumlarının uçuşa uygun olmasına dikkat edilmiştir. Buna göre;Tam sağlıklı olmak ve gözleri kuvvetli bulunmak, soğukkanlı olmak, iyi hafıza ve dikkate sahip olmak, abartılı söz söylememek, iyi harita okumak ve harita çizmektir
Okul açıldığı zaman Trablusgarp Savaşı devam etmekteydi. Buraya uçak göndermek için Mahmut Şevket Paşa ve havacılıktan sorumlu birimler büyük çaba sarf ettilerse de temin edilen uçakları ve kiralanan pilotları Cezayir sınırından ileri göndermek mümkün olmamıştır. Şüphesiz İtalyanların 28 uçak ve 4 balon kullandığı Trablusgarp Savaşı’nda uçaklar, Osmanlı için de öneme haizdir.
Balkan Savaşlarında Tayyare Mektebine Veli ve Latif Beyler sırayla müdürlük yapmışlardır. Osmanlı Hava Kuvvetleri, Harbiye Nezaretine bağlıydı. Bütün etkinliği, Yeşilköy’de kurulan Hava Okulu ile bu okul envanterinde olan uçaklardan oluşan yeni bir örgüttü. Uçaklar için hangarlar yoktu. Şartlar çok ilkeldi. 1911 yılı sonlarında J. Şişmanoğlu isminde bir Osmanlı vatandaşı, Paris Askerî Ataşeliğine müracaatla, bazı buluşlarını Osmanlı menfaatine kullanleceğini bildirmiştir. İlgili şahıs, yurt dışına bağımlı olmak yerine Osmanlının kendi havacılık merkezini ve hava okulunu kurması gerektiğini söylemiş ve kurulacak bu sistemin zamanla millî hava sanayisini kalkındıracağını ve kurulacak okula öğretmen olarak atanabileceğini söylemiştir
Balkan Savaşlarında, Balkan devletlerinin uçakları bulunuyordu. Oysa Hava Okulu henüz mezun vermemişti ve dışarıda eğitimini tamamlayıp gelen 2 pilot bulunuyordu. Almanya ve Fransa’dan pilot ve uçak kiralanmıştır. Savaşın ilk safhasında görev alan bu personelden beklenen performans elde edilememiştir. Balkan Savaşlarının ikinci safhasında Türk havacılar görev yapmaya başlamışlardır. Bu kapsamda düşman cephesi üzerinde bomba bırakma ve keşif yapma gibi önemli görevler icra etmişlerdir. Şüphesiz Balkan Savaşlarının oluşturduğu büyük tahribat ve halkta oluşan moral kaybının telafisi Türk yeni bir vazife verilmiştir. Bu vazife “Osmanlı İmparatorluğunun Son Yıllarında Bir Kararlılık Gösterisi: Kıtalararası Osmanlı Hava Seferi”olarak tanımlanmaktadır.


Birinci Dünya Savaşı’nda Hava Okulu
1914 yılında Yeşilköy Deniz Feneri yakınında şu an Hava Harp Okulunun bulunduğu alanda Deniz Havacılık Okulu açılır.Bu okulun da öğretmen kadrosu Hava Okulundan karşılanır. Fransız Binbaşı De Goys bir süre Osmanlı havacılığının başında bulunur ve bir takım önemli işleri yapmaya çalışır.Bundan sonra Türk havacılığında Alman etkisi başlamıştır. 3 Aralık 1914’te Hava Okulunda 31 subay ile 417 astsubay, sanatkâr ve er bulunmaktadır. Alman Hava Binbaşı Erich von Serno havacılığın en yetkili sorumlusu olarak 3 Şubat 1915’te İstanbul’da göreve başlamıştır.6 Türkler, Birinci Dünya Savaşı’na hazırlıksız bir zamanda girmiştir. Osmanlı ordu envanterinde 10 civarında olan pilot ve harbe uygun 6 uçak bulunuyordu. Almanlardan havacılık alanında destek alınırken teşkilatta da önemli değişiklikler oldu. 15 Şubat 1915’te Harbiye Bakanlığında 9’uncu Şube kurulmuştur. 16 Mayıs 1916’da Genel Karargâh 13’üncü Şube Müdürlüğü ve Umûr-u Havâiye Müfettişliğinde kara ve deniz havacılığı birleştirildi. Bu birleştirmenin Bahriye Nezaretinin istememesine rağmen yapılmış olması, fonksiyonel işbirliği yönüyle ayrı bir değerlendirme konusudur.
1916 yılında Yeşilköy Hava Okulu eğitiminde en önemli yenilik şüphesiz çift kişilik uçakların gelmiş olmasıydı. Daha önce nasıl uçulacağı tarif üzerine anlatılırken Almanya’dan gelen çift kişilik uçaklarla öğretmen pilotlar öğrencilerine bizzat beraber uçarak eğitim vermeye başlamışlardır. Bu yıllarda önemli bir farklılık da pilot eğitiminde subayların yanında “gedikli erbaş”lara da eğitim verilmesi olmuştur. Bunun Türkiye için doğruluğu, üzerinde tartışılmaya değer bir husustur. Savaş birçok cephede devam ederken havacılık da özellikle teknolojik alanda büyük gelişmeler göstermiştir. Bu dönemde Yeşilköy Hava Okulu, fonksiyon ve orduya ihtiyaç duyulan pilotu yetiştirme bakımından yetersiz kalmıştır. Hamdi Çaypınar kendi anılarında, İngiliz General Townsend’in anılarından atıfta bulunarak Hava Okulundaki faaliyete esir generalin ağır tenkitlerde bulunduğunu aktarır
Özellikle Hava Okulunun, onarım ve üretim merkezi olarak da yapılanmasına rağmen birliklere uçakların karadan gönderilmesi bu yetersizliğin önemli sonuçlarından biri olmuştur. Bununla birlikte savaş süresince teşkilatta önemli değişiklikler yaşanmıştır. Hava Okulu pilot yetiştirme dışında imalat, onarım ve birliklere gönderilecek hava birliklerinin oluşturulması, merkezî depolama ve dağıtım görevlerini de yaptığından 12 Ekim 1916’da Tayyare İstasyonu haline getirilmiştir. 31 Aralık 1916’da çıkarılan tüzükle; Harbiye Bakanı’na bağlı bir müstakil tümen komutanı seviyesinde “Havacılık İşleri Müfettişliği” ile yine Harbiye Bakanlığına bağlı bir “Havacılık İşleri Şubesi” teşkil edilmiştir. 29 Temmuz 1918’de havacılığın gelişmesi ve teşkilât olarak da genişlemesi üzerine teşkilatın adı, “Hava Kuvvetleri Genel Müfettişliği” olarak değiştirilmiştir.Ancak savaşın sona ermesi ve Almanların çekilmesi ile teşkilat büyük bir yapı olarak kâğıt üzerinde kalmıştır. Hamdi Çaypınar anılarında, “Almanların Harp Okulu kapatmakla, kafasıyla, ruhuyla, bütün varlığıyla niçin harp ettiğini ve niçin öleceğini bilen gençler yerine insiyaki hareket eden robot adam yetiştirmeye önem verdiler.”tenkitinde bulunur31. Esasen Hava Okulunda pilot subay yetiştirilmesinde 1912’lerdeki hedefin elde edilememesi, bu bakımdan üzerinde durulması gereken bir husustur.

İstiklâl Savaşı’nda Hava Okulu
Mütareke döneminde havacılar da bir dönem başsız kalmışlar; ancak Anadolu’da Millî Mücadele’nin başlaması ile peyderpey Anadolu’ya geçmeye başlamışlardır. Yeşilköy Hava İstasyonu İtilaf güçlerince işgal edilmiş ve arşiv belgelerinde de açıkça belirtildiği üzere Osmanlı Hava Kuvvetlerine ait malzemeler yağmalanmış veya gasp edilmiştir. Burası, 01 Mart 1919’da İngilizlerin boşaltma talebi karşısında zor şartlarda boşaltılmış ve havacılar Maltepe’ye taşınmıştır
İstanbul Hükümeti havacıları Milli Mücadeleye karşı kullanmak ister ancak havacıların Anadolu’ya geçince Millî Mücadele saflarına katılacakları istihbaratının alınmasından sonra vazgeçilmiştir
25 Haziran 1920’de İstanbul Hükûmeti Osmanlı havacılığını bütün olarak lağv etmiş ve personelini dağıtmıştır. Bu karardan 11 gün önce Ankara hükûmeti havacılığı yeniden teşkil ettiğinden devamlılık bozulmamıştır. Ankara yönetimi 13 Haziran 1920 tarihli ve 328 sayılı kararla Harbiye Dairesine bağlı bir Hava Kuvvetleri Şubesi kurmuştur. Bu şube araç gereçlerin temini ile uğraşırken eğitim ve harekât bakımından işleri Genelkurmay Başkanlığı yürütecekti. Bu emirle; Erzincan ve Eskişehir’de birer Tayyare İstasyonu ile Eskişehir’de bir de Hava Okulu kurulması kararlaştırılmıştır. Birlik olarak ise Cephe Komutanlıkları emrinde Tayyare Bölükleri teşkil edilmiş bulunuyordu. İstiklal Savaşı yıllarında da teşkilat sürekli büyüyerek değişmiştir. 1 Şubat 1921’de Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü, 5 Temmuz 1922’de Konya merkezli ve tümen seviyesinde Hava Kuvvetleri Müfettişliği kurulmuştur.
Hava Kuvvetleri teşkilat yapısının değişimi Hava Okulunu etkilemiştir. Hava Okulu, Fransızların Adana’yı boşaltması ile buraya, takiben Konya’ya taşınmış, 8 Ağustos 1922 tarihinde yeniden Adana’ya taşınmıştır. Müfettişliğin İzmir’in istirdadı sonucu 17 Eylül 1922 tarihli emirle İzmir’e taşınması esnasında Hava Okulu da buraya taşınmıştı.


Atatürk Döneminde Hava Okulu ve Havacılık Faaliyeti
Cumhuriyetin ilanı sonrasında Türk yurdu yeniden yapılandırılırken havacılık da ayrı ve mühim bir başlık olarak her zaman gündemde olmuştur. Atatürk, yapmış olduğu bir değerlendirmede havanın yalnız nefes almak için değil havada egemenlik kurmak için önemli olduğunu söylemiştir. 1918 sonrası havacılıktaki gelişmeleri incelemek üzere Avrupa’ya 1920’li yıllarda heyetler gönderilmiş, İzmir Seydiköy’de bulunan Hava Okulu genişletilmiş ve yabancı uzmanlar  getirtilmiştir.Yabancı ülkelere subaylar gönderilmeye başlanmıştır. 1924’te gönüllülük esasına göre karacı ve denizci subaylar hava birliklerinde görevlendirilmeye başlanmıştır. 1925 yılında Yunanistan ile kriz çıkması sonrasında tayyare bölükleri Eskişehir’e intikal ederken Hava Okulu da 1925’te Eskişehir’de yeniden teşkilatlandırılmıştır.
Havacılığın teknik personel ihtiyacını karşılamak için 23 Nisan 1926’da Yeşilköy’de “Tayyare Makinist Mektebi” açılmıştır. Lozan şartları gereği sivil olarak Türk Hava Kurumuna bağlı olarak faaliyet gösteren okuldan 2 yılda 172 makinist mezun olur. 15 Eylül 1928’den itibaren masrafları THK tarafından karşılanmak üzere Milli Savunma Bakanlığı(MSB)’na bağlanır ve adı “Yeşilköy Hava Gedikli Küçük Zabit Makinist Mektebi” olarak belirlenmiştir. 1931 yılından itibaren bu okul bünyesinde subaylara yönelik de kurslar açılmaya başlanır ve adı Yeşilköy ‘’Hava Makinist Okulu’’na dönüşür. 1935’te okul Eskişehir’e taşınır ve 1936’da Hava Okullar Komutanlığına bağlanır.Esasen 1928 yılından itibaren Eskişehir’de ihtisas branşlarına göre sayıları sürekli artan okullar kurulmaya başlanmıştır. Aynı yıl başlangıç ve hazırlama bölükleri teşkil edilmiş, aynı yıl astsubaylar da pilot olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. 1929 yılında önemli bir değişiklik yapılarak pilotluk eğitimi kurs olmaktan çıkarılarak 2 yıl eğitim veren bir okula dönüştürülmüştür. İlk sınıfta nazari bilgiler, ikinci sınıfta ise uygulamalı uçuş eğitimi verilmekteydi.1930 yılında uçuş eğitimine Fransa yanında İtayla ve Amerika da eklenmiştir. Eskişehir’de bulunan Hava Okulu, 1930’ların sonunda birçok branş okullarının da bağlı olduğu büyük bir yapıya dönüşmüş durumdaydı. Yabancı uzman görevlendirilmesi sonraki yıllarda da devam etmiştir. Bu alanda arşivde yapılan çalışmalarda gelişmiş ülkelerin hemen hepsinden yararlanılmasına dikkat edildiği anlaşılmış1932 yılında çıkan bir kanunla havacılık ayrı bir muharip sınıf olurken, 1933 yılında uzun uğraşlar sonunda mavi üniforma giyilmeye başlanmıştır. Bir pilotun harekâta hazır hale gelmesi süreci şöyle işlemekteydi. 6 ay er olarak kıta stajı yaparak Kara Harp Okuluna girer ve iki yıl eğitimi takiben subay olunuyordu. Takiben 6 ay Piyade Atış Okulunda eğitim görür, bir yıl piyade kıta stajı yapar ve Hava Okuluna girer, Hava Okulunda ilk yıl bir yıl süreyle rasıt eğitimi alır, Hava Okulunda ikinci yıl pilotaj eğitimi alır ve kıtaya çıkardı. Bu durumda 6 yılın sonunda pilot olmaya hak kazanırdı.
Bu dönemde Hava Okulu subay nasp edildikten sonra eğitim vermektedir. Ancak Burada kimlerin eğitim göreceği belirlidir. Hava subayı olacak Harbiyeliler Kara Harp Okulu içinde eğitim almalarını takiben hava birliklerine katılmaktaydılar. Burada yaklaşık 6 ay süre ile asteğmen olarak vazife yapmalarını takiben teğmenliğe terfi ettirilmekteydiler.
1930’lu yıllarda hava okulu büyük öneme haizdir. Dünyanın hızla bir savaşa doğru sürüklenmektedir. Bu yıllardaTürk havacılık tarihinde ilk kez bir özel müteşebbis girişimi olarak özel hava okulu açılmıştır. Resmi olarak açılmasında bazı güçlükler ile karşılaşılmış olsa bile bu özel uçuş okulu faaliyetini sürdürmüş ve burada pilot eğitimi verilmiştir. Bu girişimci birçok alanda ilkleri gerçekleştiren Vecihi Hürkuş’tur.
1930’lı yıllardaki Hava Okulu temelde uçuş eğitiminin ön plana alındığı bir eğitim sistemi kurgusu üzerine faaliyet sürdürmekteydi. Bu nedenle okulda bulunan uçakların dönemin gelişmiş sistemleri olması önemliydi. Diğer taraftan akrobasi için de uygun vasıflı uçaklar temin edilmekte ve pilotların eğitimine büyük öncelik verilmekteydi.
1940’lı yılların ilk yarısı İkinci Dünya Savaşı yıllarıdır. Bu dönemde havacılıkta da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Havacılık alanında İngiltere ve ABD ile daha sıkı işbirliğine gittiği görülmektedir. Pilot eğitimlerinde özellikle İngiltere tercih edilmiştir. Bu kapsamda birçok Türk subayı da eğitim ve diğer sebeplerle şehit düşmüş ve İngiltere’de defnedilmişlerdir.

İkinci Dünya Savaşı Sürecinde Hava Okulu
İkinci Dünya Savaşı yıllarında sürenin uzun olması ve sayısal olarak pilota olan ihtiyacın artması sebebiyle eğitim süreci önce 5, takiben 4 yıla indirilmiştir. Yine Türk Hava Kurumundan C brövesini alanlardan Yedek Subay Okulunu bitirenler pilot olmak üzere Eskişehir Hava Okuluna gönderilmiştir. Savaş yıllarında İngiltere’de eğitim alınması için gruplar halinde adaylar gönderilmiştir. 300 civarında subay burada eğitimini alırken İngiltere’de 14 subay şehit olmuş veya değişik sebeple hayatını kaybetmiştir. Keza 23 Haziran 1941’de yaşanan Refah Faciası da dönemin gelişmelerindendir. Refah Faciası, o dönemde Türkiye gündeminde büyük yer etmiş ve hukuki süreç 1960’lı yıllara kadar sürmüştür. Konu TBMM’de görüşme konusu olmuş ve tartışmalara konu olmuştur.
Bu yıllarda Türkiye tarafsız kaldığı için zaman zaman uçak temininde büyük güçlüklerle karşılaşıyordu. Bu dönemde uçakların sistemleri çok fazla gelişmiş olmadığı için temin edilen uçakların montesi Türkiye’de yapılabilmekteydi. Zaman zaman İkinci Dünya Savaşı yıllarında alınan uçakların monte edilmesi burada devam gerçekleştirilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı Sonrası Gelişmeler
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığının 31 Ocak 1944 tarih ve 3546 Sayılı onayı ile müstakil bir kuvvet olarak yapılanmıştır.1 Takiben Türk Hava Kuvvetleri komutanlığının havacılıkla ilgili birimleri bünyesine almaya ve bünyesine aldığı birlik ve kurumları da yeniden yapılandırmaya başladığı görülmektedir. 1947 yılında Hava Okulu, “Hava Makinist Astsubay Okulunu da bünyesine alarak “Hava Okullar Komutanlığı” adını almıştır.
1948 yılında hava okulu rasıt eğitimini kaldırmış ve programını yalnız pilotaja göre ayarlamıştır. Bu haliyle lise sonrasında pilot olma süresi üç buçuk (3,5) yıla inmiştir. Yani toplamda iki buçuk (2,5) yıl bir azalma olmuştur.
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na girmemişti. Ne var ki savaşın bitmesine rağmen Türkiye için risk büyüyerek devam etmiştir. Bu nedenle Türkiye Batı kampının bir parçası olmaya çalışmış ve bu alanda bazı önemli kararlar alınmıştır. Bu dönemde Hava Okulunun da yeniden yapılanmasına, artan pilot ihtiyacının kuvvetin kendi kaynakları ile ve kendi projeleriyle daha sağlam bir şekilde hayata geçirilmesine ihtiyaç duyulmuştur 1945’te 1. Hv.Kv.K. Tümg. Muzaffer Göksenin’in hazırladığı rapor ile bir hava harp okulu kurulmasını öneriyordu. 1948 yılında Hv.Plt.Bnb. Burhan Göksel’e Hava Harp Okulunun kurulması için çalışma yapması görevi verilmiştir.8 subay öğretmen olarak yetişmek üzere Amerika’da eğitim almışlar ve dönüşte Türk filoları jetlerle teçhiz edilmeye başlanmıştır.
Hava Harp Okulunun Kuruluşu
Hava Harp Okulu, 01 Ekim 1951 tarihinde Hava Kuvvetlerinin önem verdiği ve büyük hazırlıklar sonucu icra edilen anlamlı bir törenle hizmete girmişt40 yıl evvel havacılığın ilk nüvesinin oluşturulmasında sorumluluk alan Süreyya İLMEN’in de burada bulunması töreni daha da anlamlı yapmıştır.
Hava Harp Okulu, iki yıl süreli olarak diğer Harp Okullarındaki standarda göre faaliyet gösterecekti. Tatbikî eğitim ve uçuş eğitimini takiben akademik eğitim 1 Aralık 1951 tarihinde 58 birinci sınıf Hava Harbiyeli ile başlamıştır. Dersler üç gruba ayrılmıştı. Bunlar; Genel Kültür Dersleri kapsamında; hava, kara, deniz tabiyeleri ile topoğrafya, harp tarihi, T.C. İnkılap Tarihi, Hukuk ve İç Hizmet Talimatından oluşmasına, Meslekî Derslerin; teknoloji, motor, uçuş ve tayyare nazariyatı, havadan keşif, hava seyrüseferi, hava fotoğrafı, havadan keşif, atış nazariyatı, bombardıman nazariyatı, tayyare tanıma ve teşhis olarak yapılandırılmasına karar verilmiştir.
Eğitim uçuşlarında Magister ve T-6 eğitim uçakları kullanılmıştır. 30 Ağustos 1953 tarihinde 56 asteğmen, Hava Kuvvetleri saflarına katılmıştır. Bu kişiler, Türk Hava Kuvvetlerinin kendi imkânları ile yetiştirdiği ilk hava subaylarıdır .1953 yılı Mayıs ayında okul bünyesinde, “Yedek Subay Talimgâh Komutanlığı” kurulmuştur. İki yıl açık kalan komutanlık üç devrede 140 subay yetiştirmiştir. Sözleşmeli olarak hizmet veren bu kişilerden pilotlarda altı yıl, yer sınıfında üç yıl hizmeti takiben Milli Savunma Bakanlığı tarafından ihtiyaç duyulması halinde ve takiben, “olgunluk sınavı”nı verenler muvazzaf olabiliyordu
Sancak bir birliğin en önemli sembolüdür. Bu nedenle müstakil güç olarak yapılandırılan Hava Kuvvetlerinin muharip birliklerinin sancaklarının verilmesi dönemin ilgi çeken ve ilgili birliklerin tamamlayıcı bir unsuruydu. Hava Kuvvetleri Komutanlığının müstakil bir komutanlık olarak yapılanmasını müteakiben hava birliklerinin sancakları verilmiştir. Sancaklar birliklere törenle teslim edilmiştir.Sancaklar Cumhurbaşkanı adına dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından birliklere icra edilen bir tören ile verilmiştir.30Ağustos 1953 tarihinde Hava Harp Okulu Sancağı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar adına Hv.K.K. Vekili Hava Korg. Fevzi Uçaner tarafından okul komutanına teslim edilmiştir.1970’te gönderi ve âlemi yeniden imal edilmiş ve aynı yıl sancak subayı görevlendirilmiştir. Hava Harp Okulu Öğrenci Alayı Sancağı, 1982 yılında Yalova’da Cumhurbaşkanı tarafından yapılan denetlemede hazır bulunmuştur. 2006 yılında ise gönderi ve âlemi dahil olmak üzere yeniden üretilmiştir. Eski sancaklar ise Havacılık Müzesinde muhafaza edilmektedir.


Eskişehir Dönemi (1951-1954)
Hava Harp Okulu, 1’inci Hava Kuvveti bünyesinde bulunuyordu. Konuşlanan binalar ve ortam eğitim için yetersizdi. Yeterli öğretim elemanı bulmak sorun oluyordu. Yine jet uçaklarının sesi de eğitim için gerekli olan sükûnet ve sessizliğe müsaade etmiyordu. Bu olumsuzluklar yaşanırken okulun daha akademik bir seviyeye getirilmesi için arayışlar hız kazanmıştır. Bu dönem, uçuş okulundan akademik seviyesi gelişen Hava Harp Okuluna zemin hazırlamıştır. 1 Eylül 1954’te okulun yeni kadro ve teşkilatı kabul edilmiş ve yine bir 17 Eylül tarihinde, 1954 yılında okul İzmir’e taşınmaya başlamıştır.Eskişehir döneminde iki dönem mezun verilmiştir. 1953 yılında 56 subay ilk Hava Harp Okulu mezunu olarak eskişehir’de diplomalarını almalarını takiben burada mezun olan son grup ise 30 Ağustos 1954 tarihinde eğitimlerini tamamlayan 88 Hava Asteğmenidir. Bu dönem mezunların büyük çoğunluğu eğitim için Kanada’ya gönderilmişlerdir.

İzmir Güzelyalı Dönemi (1954-1967)
Hava Harp Okulunun İzmir’de taşınmış olduğu yerde, İkinci Dünya Savaşı’nda deniz uçakları için yapılmış biri beton diğeri sac iki büyük hangar ile tek katlı 3 küçük bina bulunmaktaydı. Bu yapılar uzun süredir Hava Kuvvetleri tarafından depo olarak kullanılıyordu. Harp Okulu bu binalarda 14 Ekim 1954 tarihinden itibaren eğitime başlamıştır.
Hava Harp Okulunun İzmir’e taşınması ile birlikte öğrenci sayısında artışa gidilmiştir. 68 olan sayı 136’ya yükseltilirken  4 ihtiyacı karşılamak üzere mevcut binalara yeni sac barakalar eklendi. Öğrenciler büyük sac hangarlarda topluca yatmaktaydı. Hangar öğrenci dolapları ile ikiye ayrılmış ve dolapların bir tarafı birinci sınıf diğer tarafı ikinci sınıf olarak tanımlanmıştı. Yemekler beton hangarda yenilmekte ve dersler ise tek katlı üç küçük binada yapılmaktaydı.
Banyo olarak eski bir hamam ihtiyacı karşılıyordu. Sayının artması ile saç barakalar yatakhane, büyük sac hangar ise yemekhane olmuştur. 1959 yılına gelindiğinde ise; 18 dershaneli, ofisleri ve öğrenci gazinosu olan 5 katlı bir bina ile 650 Hava Harbiyeliye göre yeterli yatakhanesi, yemekhanesi ile sağlık hizmetinin görüldüğü revirin de bulunduğu bir kompleks hizmete girmiştir. İzmir’de üniversiteler ile ilişkiler geliştirilmiş, ortak faaliyet yapılmış, sosyal branşlar ve spor dalları oluşturulmuştur. Yüzme, kaçma kurtulma bunlardandır.Okulun Güzelyalı’ya taşınması ile okul, 1956 yılında kurulan Hava Eğitim Komutanlığı bünyesine alınmıştır. Takip eden yıllarda tabur yapısına geçilmiştir. 1957-1958 Eğitim Öğretim yılında ise “Öğrenci Grup Komutanlığı” teşkilatı bugün de devam eden “Öğrenci Alay Komutanlığı”na dönüştürülmüştür.
1955 yılında öğrenci sayısı 429 kişiyle okul tarihinin en kalabalık devresi olmuştur. Dersler yeniden düzenlenirken uçuş eğitimi akademik programın tamamlanması sonrasına konulmuştur. 1950’li yıllar Türkiye için NATO’ya giriş sonrasında TSK’da da önemli bir dönüşümün yaşandığı yıllardır. 1955’te ilk defa kadınlar da Hava Harp Okuluna kabul edilmiş ve 1958 yılı dâhil 24 bayan öğrenci alınmıştır.Yine aynı yıl Libyalı 2 öğrenci Hava Harp Okuluna alınmıştır. Harp Okuluna giriş şartları yeniden gözden geçirilmiş ve seçim kriterleri artırılmıştır. 1958 yılına kadar ABD ve Kanada’ya jet pilotu eğitimi için öğrenci göndermeye devam edilmiştir. Bu yıllarda önemli bir gelişme de Hava Lisesinin açılmış olmasıdır. 1956 yılından itibaren Hava Lisesi eğitimci kadrosu için öğrenci alınarak Ankara Üniversitesinin değişik fakültelerinde yetiştirilmeye başlanmıştır. 1957 yılında Manisa’da açılan okul 2 yıl sonra İzmir Güzelyalı’ya taşınmıştır. Burada Hava Harp Okulunun yeni binalara geçmesi ile boşaltılan eski binalara Hava Lisesi yerleşmiş ve öğrenci sayısı 100’den 450’ye çıkarılmıştır. . Hava Lisesinde okuyanların sağlık şartlarının, Hava Harp Okulu giriş koşullarına uygun olanların sayısını düşürmesi nedeniyle okul mevcudu zamanla azaltılmış ve Hava Lisesi 1974 yılında Işıklar Askerî Lisesi bünyesine katılmıştır. Keza bu kapsamda havacı 18 öğretmen subay Hava Kuvvetleri Komutanlığından Kara Kuvvetleri Komutanlığına geçmiştir.
1960-1961 yıllarında Hava Harp Okulunda müfredat gözden geçirilmiş, tekrar eden dersler ve konular müfredattan çıkarılmıştır. Düzenleme ile birinci sınıfta 17, ikinci sınıfta 18 dersin okutulması kararlaştırılmıştır. Öğretim görevlisi kadrosu 29’u atamalı okul personeli, 11’i ise üniversitelerden gelen öğretim görevlilerinden oluşmuştur. Okulun eğitici kadrosunu atama, yetiştirme ve verimliliğini artırmaya yönelik iyileştirici kararlar alınmıştır.Birliklerden gelen subayların uyum sağlamalarına imkân tanınırken meslekten okula atanan subayların da birer yıl staj görmeleri, dil öğrenmeleri ve akademik unvan almalarına yönelik çalışma yapılmıştır.
1962 yılında Hv.Plt.Kur.Yb. Refik Işıtman başkanlığında Hava Harp Akademisi personeli ve öğrencileri ile İstanbul Üniversitesinden 32 öğretim üyesinden oluşan bir heyet tarafından Hava Harp Okulu öğrencilerinin günün ve geleceğin “Feza Şartlarına” uygun yetiştirilmelerine yönelik “Hava Harp Okulu Reorganizasyonuna Ait Etüt” konulu bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışma ile bir amaç tespiti yapılmış, amaca ulaşabilmek için öğrencilerin teçhiz edileceği özellikler ile bu özelliklerin verilmesine yönelik alınabilecek tedbirler üzerinde çalışılmıştır. Çalışmada Harbiyelilerin; kuvvetli karakter, şuurlu disiplin, sağlam bilgi ve yüksek beden kabiliyeti ile teçhiz edilmeleri için genel kültür, askerlik ve meslekî yönden yeterli hale getirilmeleri amaçlanmıştır.
Konu ile ilgili kurul faaliyeti 15, 19, 26, 27, 31 Mart, 16 Nisan ve 11 Mayıs 1962’de seminer olarak Hava Harp Akademisinde gerçekleştirilmiştir. Bu süreç Hava Harp Okulunun geliştirilmesine yönelik olarak yapılmış olmasına rağmen daha sonra Deniz ve Kara Harp Okullarının iyileştirilmesine yönelik çalışmayla birleştirilmiş ve Yüksek Askerî Şura’da sunularak onay alınmıştır. Bu çalışmayla harp okullarında eğitim süresinin 3 yıla yayılarak 3.325 saat ders verilmesi kararlaştırılmıştır. . Bu derslerin askerî, fen ve sosyal dersler olarak ayrılması ve yüzdeliklerinin de sırasıyla %30.40, %39.29 ve %30.31 olması kararlaştırılmıştır.
1961 yılından itibaren Hava Lisesinin İstanbul’a taşınması için Hava Harp Okulunun bulunduğu tesislerde planlama ve inşaat faaliyeti başlatılmıştı. Okulun inşasının lojmanlar dahil belirli bir aşamaya kadar gelmiş  ve takiben burasının Hava lisesi değil de Hava Harp Okulu olarak hizmet vermesi gündeme gelmiştir. Hava Lisesi için planlanan inşaat projesinin, Hava Harp Okuluna yönlendirilmesini tartışmaya açmıştır.
Hava Harp Okulunun İstanbul Yeşilyurt’a Taşınması
1960’lı yıllar dünyada havacılık alanında önemli gelişmelerin olduğu, uzaya yönelik yoğun çalışmaların başlaması ile mevcut durumun sorgulandığı bir dönemi ifade etmektedir. Takiben Hava Harp Okulunda da çağın ihtiyacına göre bir yapılanma gerektiği konusunda ortak bir kanaat oluşmuştur. Hava Harp Okulunda yapılacak düzenlemenin öncelikle akademik olarak desteklenmesi gerekiyordu. Oysa İzmir bu yönüyle yetersiz durumdaydı. Buna karşın İstanbul’da Harp Akademilerinin varlığı, birçok köklü üniversitenin  olması, İstanbul’un havacılığın doğduğu mekân olması ve burada inşaatı bitmek üzere olan Hava Lisesi inşaatının sağlayacağı kolaylıklar sonucu taşınma düşüncesi güç kazanmıştır.
Taşınma kararı verilmiş, 22 Nisan 1967’de hazırlıklar başlamıştır. Takiben 6 Temmuz 1967’de taşınma başlamıştır. Taşınma, okul personeli ve 290 Hava Harbiyelinin 21 Temmuz 1967’de İzmir’den törenle ayrılması ve takiben Bakırköy Yeşilyurt’a ulaşması ile tamamlanmıştır. İstanbul’a gelen son kafile yine burada da ayrılırken İzmir’de yapıldığı gibi İstanbul’da da törenle karşılanmıştır. Okul 31 Ağustos 1967 tarihinde Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın katıldığı bir törenle resmen açılmıştır.  Hava Harp Okulu tesisleri yapı olarak yeni olmasına rağmen Askerî Hava Lisesi için planlama yapıldığından Hava Harp Okulu standartları için yetersizdi. Okul üç katlı Komutanlık binası, üç katlı 18 dershane binası, 7 katlı yatakhane, sinema ve konferans salonu ile revir binasından oluşuyordu. Sosyal imkânlar için ise elli yatak kapasiteli bir misafirhane ile 52 lojmanı bulunuyordu.
Dersler üç gruba ayrılmış; askerî, fen bilimleri ve sosyal bilimler dersleri grupları oluşturulmuştur. Okula atanan rütbesi küçük subaylar öğretim üyesi olarak yetiştirilmeleri için doktora ve yüksek lisans için bazı fakültelerde eğitime başlatılmıştır. İstanbul’a taşınılmasıyla birlikte ders dokümanları da yeniden gözden geçirilmiş, yenilenmiş ve alan uzmanlarınca hazırlanan ders kitapları ve dokümanları Hava Kuvvetleri imkânı ile basılmıştır. 31 Ağustos 1968’de mezuniyet töreni de ilk defa İstanbul’da yapılmıştır.

Üç Yıllık Eğitime Geçiş
Harp Okullarının eğitim süresinin iki yıldan üç yıla çıkarılması önerisi, Balkan savaşları öncesinde Osmanlı ordusunda görev alan İstanbul Sahra Topçusu Atış Okulu Müdürü olan Alman Albay Tupşevski raporunda yer almaktadır. Alman Albay mahrem olarak derecelendirdiği raporunda, Harp Okulu süresinin iki yıldan Almanya’da olduğu gibi üç yıla çıkarılmasını, Üçüncü yılda ateş ve silahların yekdiğerine olan münasebetleri hakkında eğitim verilmesini tavsiye etmiştir.

Dört Yıllık Eğitime Geçiş
Harp okullarının eğitimini daha ileri seviyelere yükseltmek ve çağın gereklerine göre yeniden yapılandırmak amacıyla başlatılan çalışmada önemli sonuçlar alınmış ve 1462 sayılı Kanun, Genelkurmay Başkanlığına eğitim süresini 4 yıla çıkarma imkânı vermişti. Mevcut iyileştirme de yeterli görülmemiş ve 7 Mart 1974 tarihinde HRK.:530-1-74/AK.OK.(AK.150) sayılı emir ile 1974-1975 Eğitim Öğretim Yılı’ndan itibaren 4 yıllık eğitimin uygulanması kararı verilmiştir.
Bu yeni uygulamadan daha önce eğitime başlayan 1975 mezunları ve 1976 yılı mezunları Harbiyeliler etkilenmemiştir. Uygulama yeni başlayan Harbiyelilere tatbik edilmiştir.
Eğitim hedefleri;
1) Akademik ve askerî konuların lüzumlu oranda tespiti için problemin tanımı,
2) Yeni duruma göre okullarda teşkilatlanmanın yapılması,
3) Araştırma Geliştirme ile devamlı gelişmeyi sağlayacak yapının oluşturulması,
4) Okulun eğitim öğretimin her kademesinde bulunan öğrenci seçiminden öğretim elemanı teminine dair personelin yönetimi,
5) Okulun Millî Eğitim Temel Kanunu içerisindeki yerini yurdumuzun ilim ve öğretim kaynaklarını, üniversitelerimizle ilişkilerini düzenlemede tanıtıcı faaliyetler ile öğrencilerin askerî ve akademik alanda bir yarış içinde olmaları için teşvik tedbirlerinin incelenmesi,
6) Teşkilat, yerleşme, askerî ve akademik alanlarda 4 yıllık eğitime geçişle birlikte karşılaşılacak sorunların incelenmesi ve geçiş planının hazırlanması,
7) Problemin kanuni yollardan çözümü gereken hallerde üniversiteler, millî eğitim ve askerî kanunlarda yapılacak mevzuat değişikliği,
8) Yapılacak değişikliklerle geçişin TSK’ya mâlîyetinin incelenmesi olarak tespit edilmiştir.
Hava Harp Okulunda Lisans Eğitimine Geçiş Süreci
1989 yılında harp okullarının üniversitelerde olduğu gibi lisans ve lisansüstü eğitim vermesi için kanun teklifi verilmiş olmasına rağmen henüz erken bulunduğundan yasalaşması mümkün olmamıştır. 1990 yılında yapılan bir seminer sonucundan yapılan çıkarımlarla; “seçtikleri bilim dallarına göre, müfredat programlarını inceleyerek, harp okulu eğitiminin lisansüstü eğitim için herhangi bir üniversiteden lisans tamamlama eğitimine ihtiyaç duymayacak şekilde yeniden düzenlenmesi” yönünde çalışma başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda harp okulunda; uçak, elektronik, bilgisayar ve endüstri mühendisliği dalında lisans eğitimi yapılabileceği kararına varılmıştır. Takiben konuyla ile ilgili olarak hukuki temelin oluşturulması için TBMM’ye kanun teklifi verilmiş ve teklifin uzun süre yasalaşması mümkün olmamıştır. Yeni program 1991 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır.
Akademik eğitimin çağın şartlarına göre yeniden düzenlenmesi ihtiyacı ile 1990 yılında bir çalışma başlatılmıştır. Bu kapsamda İTÜ, ODTÜ ve Boğaziçi üniversitelerinden destek alınmış ve programların hazırlanmasında bu üniversiteler esas alınmıştır. Bu kapsamda; uçak, elektronik ve yönetim alanında uygulanan programların; havacılık, elektronik, bilgisayar ve endüstri mühendisliği dalında lisans seviyesinde verilmesi planlanmıştır. 17 Mayıs 2000 tarihinde Kanun kabul edilmiş ve 4566 sayılı Kanun’la, lisans seviyesi eşitlik sağlanarak statü sorunu çözümlenmiştir. Bu gelişmeden sonra Öğretim Başkanlığı, HHO Dekanlığı olarak yeniden yapılandırılmıştır. Bu yapılandırma ile kadrolar akademik statüye göre belirlenmiştir. Eğitim 4566 sayılı Kanun, 24536 sayılı Harp Okulları Yönetmeliği ve 2547 sayılı YÖK Kanunu çerçevesinde yürütülmeye ve mezunlara mühendislik diplomaları verilmeye başlanmıştır. Lisans seviyesinde verilen eğitimler 8 ara dönemde verilmekte olup toplam akademik ders süresi 3.600 saat olarak planlanmıştır. Bu derslerin % 52’si fen ve mühendislik bilimlerini, % 26’sı askerî ve sosyal bilimleri ve % 22’si İngilizce eğitimini kapsayacak şekilde bir ağırlığa sahipti.
1992 yılında 32 yılın ardından Hava Harp Okuluna yeniden bayan öğrenci ve MAP öğrenci alınması kararlaştırılmıştır. Okulun tarihinde rutini bozan önemli gelişmeler yaşanmıştır.
İlk yıllarda öğrenci olarak Hava Harp Okulunda okuyan MAP’lar günümüzde ülkelerinde orta ve üst rütbelerde görev yapmaya başlamışlardır.
17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Marmara Depremi nedeniyle binaların ağır hasar görmesi sonucu 31 Ağustos 1999 mezuniyet töreni 2’nci Ana Jet Üs Uçuş Eğitim Merkezi Komutanlığında gerçekleşmiştir.Hava Okulu ve takiben günümüzdeki ismiyle Hava Harp Okulu sürekli bir değişim ve yükseliş yaşamıştır. Hava Harp Okulu, tarihî sürecinde aynı zamanda kadınların da erkeklerle birlikte askerlik mesleğini yapabileceğini gösterme fırsatı bulduğu bir ortam olmuştur. Birçok alanda ilkleri burada gerçekleştirmişlerdir. 2001 yılı dönem birincisi bir bayan Harbiyeli olurken, bütün uçak tiplerinde olmak üzere uçucu olarak hedeflerini gerçekleştirmişlerdir. Günümüzde birçok NATO ülkesinde, Türk kadın subayların etkinliği kadar bayan subayların etkinliği de bulunmamaktadır. Kadın pilot subaylar her türlü ulaştırma, eğitim, keşif ve muharip uçakta başarıyla görev yapmakta ve kendilerine yeteneklerine uygun imkânlar verilmektedir. Filo komutanlığı görevi gibi Hava Kuvvetlerinin muharip unsur birliklerinde komutanlık görevlerine atanmaktadırlar, keza diğer sınıflarda ve ihtisaslarda da görev yapmaktadırlar. Hava Harp Okulu son yıllarda artan MAP öğrenci sayısı ile dost ülkelerin de ilgi odağı olmaktadır.

Alay Komutanlığı Faaliyeti
Alay Komutanlığı faaliyeti akademik faaliyetin dışında kalan zamanın geçirildiği ve birçok faaliyetin yer aldığı önemli bir sahadır. Savaş Beden Eğitimi, Tatbikî Eğitim Kampı, Harbiyeli Teşkilatı, Erdemli Davranışları Geliştirme (ERDGE) faaliyeti gibi birçok alanda çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar askerî ve mesleki alanda bilgi birikimleri geliştiren duyuşsal alan eğitimleridir. Akademik derslerden sonra Alay Komutanlığında da oldukça yoğun bir programı olan Hava Harbiyelilerin subaylık nosyonu kazandığı birçok eğitim ve uygulamalar burada verilmektedir. Harbiyelilerin mesleki yaşamlarında sosyal ilişkileri güçlü, toplumsal duyarlılığı gelişmiş bir vatandaş ve hava subayı olmaları sağlanmaktadır. Şehit ailesi, çocuk esirgeme yurtları, huzur evleri, opera, tiyatro, sinema, filo günleri, kartallar haftası, spor müsabakaları ve benzeri faaliyete katılım sağlanmaktadır. Keza ülkenin her tarafından öğrenci alan Hava Harp Okulunda yüzme bilmeyen Hava Harbiyeliler alanında yetkin kişilerle ve  öğreticiler marifetiyle yüzme eğitimine tabi tutulmaktadır. Akademik eğitimin yanında geleceğin hava subayının bedenen ve zihnen mukavemet gücünün geliştirilmesi Öğrenci Alay Komutanlığı faaliyeti ile sağlanmaktadır.

Lisansüstü Eğitim Çalışması
11 Mayıs 2000 tarihinde kabul edilen 4566 sayılı Harp Okulları Kanunu ile Harp Okullarının yükseköğretim kurumları içerisindeki yeri belirlenmiştir. Bu düzenleme ile Harp Okullarına, lisans seviyesi eğitim ve öğretim yapmanın yanında lisansüstü eğitim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapma gibi görev ve sorumluluklar hukuki olarak tanımlanmıştır. Bunu takiben mevcut lisans eğitiminin yanı sıra yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmesi için Havacılık ve Uzay Teknolojileri Enstitüsü (HUTEN) 2001-2002 Eğitim Öğretim Yılı’nda faaliyete geçmiştir. Bahse konu enstitüde 2007 yılından itibaren uzaktan eğitim verebilmek maksadıyla hava birlik ve kurumlarında dershaneler kurularak uzaktan eğitim verilmeye başlanmıştır.
Hava Harp Okulunun yapılanması ile aynı süreçte Hava Harp Okulu ile bütünleşen bir Hava Harp Okulu Marşı’nın olması için gayret gösterilmiştir. Günümüze kadar iki farklı marş kullanılmıştır. Birinci marş ilk yıllarda kullanılmış takiben şehit bir yüzbaşının eşine ait olan şimdiki marş kabul edilmiştir.Marşlar doğası gereği duyguları yansıtırlar. Ruhunda samimiyet ve hissiyat olmayan marşların kalıcı olması zordur. Bu bakımdan Hava Harp Okulunun yeni marşı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlüğü ve güvenliği için şehit olan bir pilot yüzbaşının eşinin duyguları olması bakımından önemlidir, anlam yüklüdür ve özgürlüğün sembolü de olan havacılık ruhuna özgüdür .

HAVA HARP OKULU MARŞI
Yolumuzda olsa da dağlar kalın bir perde,
Pervasız bir kartalız bu hudutsuz göklerde,
Gönlümüzden taştıkça bizi coşturan bu hız,
Semada olacağız ışık saçan bir yıldız.
Kalbimizde korku yok çelikten kanadımız,
Tayfunlardan yılmayan Hava Harp Okuluyuz.
Bu masmavi saraydır meskenimiz yerimiz,
Ölüme bir şekilde alıştı gözlerimiz.
Hızını bizden alır kuşlar ve fırtınalar,
Geçtiğimiz her yolda bize şimşek olur yar.
Kalbimizde korku yok çelikten kanadımız,
Tayfunlardan yılmayan Hava Harp Okuluyuz.
Kaygusuz kalsın diye düşmandan vatanımız,
Yemin ettik göklerde akacaktır kanımız.
Bir Türk oğlu Türk olan böyle ölür nam salar.
Üzülmeyin bu yolda şehit veren analar.
Kalbimizde korku yok çelikten kanadımız,
Tayfunlardan yılmayan Hava Harp Okuluyuz.
GÜFTE: Adı bilinemeyen bir şehit pilot yüzbaşı eşine aittir
BESTE: H. Recep ARMAN
Şiirin asıl adı TAYYARECİ iken nakaratın son kısmı olan “Tayyareci adımız” sözleri sonraları “Hava Harp Okulluyuz” şeklinde değiştirilerek HAVA HARP OKULUNA mal edilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğunun yönetici konumunda bulunan sorumluları büyük bir öngörü ile Havacılığın gelişmesine ve bu bağlamda Hava Okulunun, havacılık komisyonunda sonra kısa süre içinde kurulmasını sağlamışlardır. Havacılığın kuruluş yılları Osmanlı imparatorluğunun tasfiye yıllarına rast gelmiş, ancak askeri havacılık ve eğitim alanında çağı ile yarışan bir hava gücü inşa edilmesi kuruluşundan günümüze kesintisiz başarılmış bir kazanım olmuştur. Hava Okulu bu başarıda her zaman kilit rol oynamış, diğer ülkelerdeki kazanılmış yetkinlikler alınan eğitim ile Türkiye’de de kısa zaman içerisinde ikame edilmiştir. İkinci Dünya Savaşı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de havacılığa bakışı daha güçlü hale getirmiştir. Bu değişimle birlikte Türk Hava Kuvvetleri komutanlığı müstakil bir güç haline gelirken havacılık eğitimi de hava kuvvetlerinin vazifesini yapabileceği şekilde yeniden yapılandırılmıştır. Bu yapılandırma aşamalarında ilk değişim her zaman eğitim kurumlarında gerçekleşmiştir. Hava Harp Okulunun mevcut duruma gelmesi uzun ve yoğun bir mücadele sonucunda gerçekleşmiştir.
Uçuş eğitimi ağırlıklı olan Hava Okulunun zaman içerisinde yeniden düzenlenmesine ihtiyaç duyulmuştur. Müstakil kuvvetin geleceğini oluşturacak en büyük kazanımı olan profesyonel personel gücünün de kendi imkânları ile akademik temelden yetiştirilmesi ihtiyacı daha 1940’lı yıllarda ortaya çıkmıştır. Bunun için makalede bahsedilen kuruluş çalışmaları ile Hava Harp okulunun kuruluş süreci 1948 yılında başlatılmıştır.
Hava Harp Okulu, 1 Ekim 1951 tarihinde yapılan devlet töreni ile açılmasını takiben, 1912’den beri faaliyet gösteren Hava Okulunun yerini almıştır. Şüphesiz görev ve fonksiyonu Hava Okulunun birebir aynı olmamakla birlikte Hava Okulunun devamı olarak yeniden teşkil edilmiştir. Hava Harp Okulundan yetişen eğitimli insan gücü, Türkiye’nin birliğinin ve bütünlüğünün korunmasına hizmet eden önemli bir unsurdur. 1 Ekim 1951 tarihi Hava Harp Okulunun resmen açılışı olduğundan bu tarih günümüzde okulun kuruluş tarihi olarak kabul edilmektedir. Hiçbir sistem ve organizasyon yoktur ki ayakta kaldığı süre içinde teşkilat, yer, konum ve hedefleri bakımından değişikliğe uğramış olmasın. Bu bakımdan Hava Harp Okulunun kuruluş tarihi de aynı amaca hizmet eden daha ziyade pilotaj eğitimi veren Hava Okulu ile bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Kaldı ki Hava Okulu da 1929 yılından itibaren akademik dersler vermeye başlamıştır. Hava Okulu’nun amacı pilot yetiştirmekti. Hava Harp Okulunun amacı da muvazzaf subay yetiştirmek olduğundan aynı amaçla hizmet veren eğitim kurumlarıdır. Kaldı ki hava kuvvetlerinin pilot ihtiyacının tek kaynağı burasıdır. Bu bakımdan Hava Okulu ile aynı misyonu sürdürmektedir. Tarihi süreç içerisinde kurumların zamana uyumlu olmak için sürekli bir değişim içinde oldukları görülmektedir. Bu nedenle kuruluş tarihi 1 Ekim 1951 olan Hava Harp Okulu’nun, Hava Okulunun kuruluş tarihinin 3 Temmuz 1912 tarihine çekilmesi değerlendirilebilecek bir durumdur. Bunun yapılması durumunda 1912-1951 arası kesit ile sonrasının bütünleşmesi sağlanacaktır.
Atatürk’ün ordu ve subaylar hakkında söylemiş olduğu sözlerden, “Bir ordunun kıymeti, subayların ve komuta kademesinin kıymeti ile ölçülür.”, “Subay, yalnız askere savaş vasıtalarını öğreten ve ona harpteki vazifesini gösteren bir insan değildir. O, insani ve milli hisleri de işler ve onları gerektiğinde düşman karşısında silah kadar tehlikeli bir duruma getirir.” ve “Genellikle iyi ordularla, iyi komutanlar birbirinden ayrılmaz şeylerdir ifadeleri subayların dolayısıyla orduların başarılı olmalarının bir bütün olduğuna yönelik tespitlerdir. Hava kuvvetlerinin geleceğinde görev alacak olan Hava Harbiyelilerin, subaylığa hazırlandıkları yer olan Hava Harp Okulu; geleceğin hava ve uzay gücünde doğru zamanda, doğru yerde ve gerektiği kadar kuvvetli olabilmek için önemli bir misyona sahiptir. Kuruluşundan günümüze geçen 103 yıllık tarihinde eğitime ve modern yöntemlere öncelik vererek gelişmiştir. Makalede de açık olarak görüldüğü üzere eğitim sisteminin zamanın koşullarına göre yapılanması ve geliştirilmesinde etkin bir rol oynamıştır.

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Havacılığa gönül vermiş kişiler olarak sizler için yazılar paylaşıyoruz.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hızlı yorum için giriş yapın.

Giriş Yap