Bütün Teorilerin Sonu: Çoklu Evren Teorisi

İçindekiler

Neden böyle bir başlık attım. Aranızda merak eden var mı? Nasıl olur da bütün teoriler, çoklu evren teorisine çıkar diye düşünen oldu mu? Aslında bütün teoriler demek saçma olur. Demek istediğim, büyük patlama gibi insanlığın başı ve sonu olan bütün olguları açıklamaya çalışan teorilere. Şimdi size burada çoklu evren teorisinin dayanakları ve nasıl ortaya çıktığını uzun uzun anlatabilirdim. Fakat internette bu konuyla alakalı derya deniz bilgi var. Ha  bakmaya çok üşenenler için en alta video koydum. Oradan izleyebilirler. Şimdi diyeceksiniz sen ne anlatacaksın o zaman buraya çıkmış konuşuyorsun. Ben sadece sizinle brain storming tarzı bir şey yapma peşindeyim. Çünkü pek çok kişi bu konulara ilgi duymuyor maalesef. Evet tabii ki herkes ilgi duymak zorunda değil ama bence rahmetli Stephan Hawking ‘in şu sözü her şeyi açıklıyor;

“Yeryüzündeki yaşamın, aniden çıkabilecek bir nükleer savaş, genetiği değiştirilmiş bir virüs gibi felaketler ve giderek artan başka tehlikelerle yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğuna inanıyorum. İnsanoğlunun uzaya gitmediği sürece bir geleceği olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden, insanların uzaya ilgi duymasını teşvik etmek istiyorum.”

Hadi Düşünelim Tartışalım!

Düşünsenize, siz aslında bu evrende tek değilsiniz. Çok uzaklarda bir yerlerde aynı sizin gibi yüzü, saçları, vücudu olan biri var. Ama sadece dünyaca ünlü bir futbol oyuncusu yada kendini ülkesine adamış vatansever bir asker. Hatta belki şuan sizinle aynı şeyi yapıyor. Evet şu an o da sizinle beraber bu yazıyı okuyor ve eminin şöyle      düşünüyordur “lan bu çocuk ne anlatıyor”.  Şaka bir yana böyle bir şeyin olma ihtimali çoklu evren teorisine göre gerçek. Tam olarak şu şekilde anlatıyım ;

Bir masada oturmuş iskambil kağıdı oynadığımızı farz edelim. Ettik mi? Tamam. Şimdi ben elleri dağıtıyorum. Hepimize “tabii kağıtlar iyi karıştırılmış ise” farklı eller geldi. Şimdi bir daha elleri dağıtıyorum. Yine farklı kağıtlar geldi. Bir daha, bir daha, bir daha. Eninde sonunda kağıt kombinasyonu ilk dağıttığımdaki gibi olacak. Ve bu kombinasyonlar hep tekrar edecek. Kağıtları ne kadar karıştırırsam karıştırıyım yine bir süre sonra eller hep aynı gelmeye başlayacak. Bunun olması biraz uzun sürecektir ama olacaktır. Bu kaçınılmazdır. İşte çoklu evren teorisinde nasıl evrende benim kopyalarım yada benzerlerim var? Sorusunun cevabının basite indirgenmiş hali.

Peki Ya Gerçekse?

Öncelikle bilim insanları bu teorinin deneysel olarak kanıtlanması için yada gerçek olup olmadığını anlamamız için önümüzde en az 100 yıl olduğunu söylüyor. Çoklu evren teorisi öyle bir anda kanıtlanıp, belgelere dökülüp bakın bulduk denilebilecek bir teori değil. Bu teori kanıtlanmadan önce onun temellerinin ayaklarını çözmeniz gerekir. Adeta üç bacaklı bir masa gibi. Neden 3 bacaklı olduğunu birazdan açıklayacağım. Şu anda bu teori kağıt üstünde matematiksel olarak duruyor. Bazıları asla kanıtlanamayacak diyor ama siz onlara inanmayın. Durup düşünün; insanlık şu anda nerede, neleri başardı ve başarmaya devam ediyor. 100 yıl önce birine marsa gidip fotoğrafını çekiceğiz hatta oraya bir uzaktan kumandalı araba bile göndericeğiz. Deseniz size deli derlerdi 🙂

Şimdi şu üç bacaklı masa konusuna dönelim. 3 bacaklı dedim çünkü, çoklu evren teorisini kanıtlamak için önce bu 3 teorinin kanıtlanması gerektiği düşünülüyor diyebiliriz.

1- Enflasyon Teorisi

1979 yılında parçacık fizikçisi “Alan Guth” tarafından ortaya atılmıştır. Guth ’un matematiksel hesaplarına göre bu faz geçişi çok kısa bir süre boyunca itici kütle çekim yaratacak, bu da evrenin katlanarak genişlemesine yol açacaktı. Tüm bu genişleme 10-35 saniyede olup bitecek ve sonrasında katlanarak büyüme duracak, evrenin standart genişlemesi devam edecekti. Aslında Enflasyon Teorisi’nin ortaya koyduğu rakamlar muazzam. Çok erken evrende, yaklaşık ilk 10-36 ila 10-32 saniyeleri arasında evren en tutucu görüşe göre 1050 kat genişlemiştir. Bu bir göz kırpma süresinin milyar kere milyar kere milyarda biri kadar bir zamanda bir DNA molekülünün Samanyolu boyutlarına gelmesi demektir. (yazı “kozmik anafor”)

2-Karanlık Enerji

Karanlık enerjinin doğası ile ilgili öne sürülmüş en basit açıklama, kozmolojik sabittir. Boş uzayın enerji yoğunluğuna karşılık geldiği için boşluk enerjisi de denilen bu sabit, uzaya sahip olmanın “bedeline” karşılık gelir. Kozmolojik sabit, negatif bir basınca sebep olarak evrenin genişleme hızının artmasına neden olur. Evrenin karanlık enerji yoğunluğunun 1,67 x 10-27 kg/m3, Güneş Sistemi’nin Plüton’un yörüngesinin içinde kalan kısmındaki toplam karanlık enerji miktarının ise yaklaşık 6 ton olduğu hesaplanıyor. Bu değerler çok küçük olmasına rağmen, sıradan madde ve karanlık maddenin aksine karanlık enerji uzaya homojen olarak yayılır. Evrendeki toplam karanlık enerji miktarı hem madde miktarından hem de karanlık madde miktarından çok daha fazladır. Gözlemlenebilen evren, yaklaşık olarak %68,3 karanlık enerji, %26,8 karanlık madde, %4,9 sıradan madde içerir. Karanlık enerjinin varlığına dair en önemli veri, evrenin genişleme hızındaki artıştır. Kütle çekim kuvvetinin maddeyi birbirine doğru çekmesinin pozitif bir basınca neden olduğu düşünülürse, evrenin genişlemesi ile artan karanlık enerji miktarının negatif bir basınca sebep olması gerekir. Yani karanlık enerjinin varlığı, evrenin genişleme hızının artmasına neden olan itici bir kuvvetin kaynağıdır. (yazı “tübitak”)

3- Sicim Teorisi

Sicim teorisi, parçacık fiziğinde, kuantum mekaniği ile Einstein’in genel görelilik kuramını birleştiren bir teori. “Sicim” adı, klasik yaklaşımda “sıfır boyutlu noktalar” şeklinde tarif edilen atom altı parçacıkların, aslında “bir boyutlu ve ipliksi varlıklar” olabileceği varsayımına dayanır. Sicim kuramı, belirli bir biçimde titreşen ipliksilerin, kütle ve yük gibi özelliklere sahip parçacıklar gibi davranabileceğini söyler. 1980’lerde fizikçiler, sicim kuramının doğadaki başlıca dört güç (kütleçekimi, elektromanyetizma, güçlü etkileşim [kuvvetli nükleer güç] ve zayıf etkileşim [zayıf nükleer güç]) ile maddenin tüm türlerini bir kuantum mekanik modelinde birleştirme potansiyeline sahip olduğunu fark ettiler. Sicim kuramı hızla gelişen ve üzerinde çok çalışılan bir alan olmakla birlikte, henüz deneysel gözlemi mümkün olmamış, matematiksel bir modeldir.

Son olarak daha fazla bilgi ve çoklu evren teorisini daha iyi anlamak için belgesel;

E-bültene Abone Ol Merak etmeyin. Spam yapmayacağız.

Yazar

Merhaba, havacılık ve uzayı geleceğim olarak gördüğüm için buradayım. Yazılarımın bilgine bilgi katması dileği ile iyi okumalar.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hızlı yorum için giriş yapın.

Giriş Yap